Prostat biyopsisi, prostat kanserini teşhis etmek için kullanılan en güvenilir ve kesin yöntemlerden biridir. Prostat kanseri, günümüzde erkeklerde en sık görülen kanser türleri arasında yer almakta ve özellikle ileri yaş grubunda önemli bir sağlık sorunu oluşturmaktadır. Bu nedenle hastalığın erken dönemde tespit edilmesi, tedavi başarısını artırmak ve yaşam kalitesini korumak açısından büyük önem taşır. Erken teşhisin en etkili yolu ise şüpheli bulgular ortaya çıktığında doğru zamanda yapılan prostat biyopsisidir.

Prostat Biyopsisi Nedir?

Prostat biyopsisi, prostat bezinden ince ve özel iğneler aracılığıyla küçük doku parçalarının alınması işlemidir. Bu doku örnekleri daha sonra patoloji laboratuvarına gönderilir ve mikroskop altında detaylı bir şekilde incelenir. İnceleme sonucunda hücrelerde kanser hücrelerinin var olup olmadığı araştırılır, ayrıca hücre yapısında farklılaşma ya da anormal değişiklikler olup olmadığı da değerlendirilir. Böylece yalnızca kanserin varlığı değil, aynı zamanda tümörün agresifliği ve yayılma riski hakkında da bilgi edinilebilir.

Prostat biyopsisi, günümüzde prostat kanserinin teşhisinde en güvenilir yöntem olarak görülmekte ve altın standart kabul edilmektedir. Çünkü PSA (Prostat Spesifik Antijen) testi ya da parmakla rektal muayene gibi yöntemler yalnızca şüphe uyandırabilir, kesin tanı koyduramaz. Örneğin, PSA testinde normalin üzerinde bir değer görülmesi her zaman prostat kanseri varlığını göstermez. PSA seviyeleri, yalnızca kanser varlığında değil, aynı zamanda prostat iltihabı (prostatit) ya da iyi huylu prostat büyümesi gibi durumlarda da yükselebilir. Bu nedenle yalnızca PSA sonucuna bakılarak kesin bir tanıya ulaşmak mümkün değildir. Kesin tanıya ulaşmak için biyopsi yapılması şarttır, çünkü yalnızca biyopsi ile alınan doku örneklerinin patolojik incelemesi kanser hücrelerinin varlığını net olarak gösterebilir.

Genellikle biyopsi yapılması, yüksek PSA değerleri görüldüğünde, rektal muayenede düzensizlik veya sertlik saptandığında ya da görüntüleme yöntemlerinde şüpheli odaklar bulunduğunda gündeme gelir. Biyopsinin en büyük faydalarından biri, hastaya gereksiz tedavilerin uygulanmasını engellemesidir. Çünkü yalnızca kanser hücrelerinin tespit edildiği durumlarda tedaviye başlanır, aksi halde hastaya boş yere cerrahi ya da ilaç tedavisi uygulanmaz.

 

prostat-biyopsisi

 

Prostat Biyopsisi Çeşitleri Nelerdir?

Prostat biyopsisi, farklı tekniklerle uygulanabilen bir işlemdir ve her yöntem kendi avantajları ile dezavantajlarını barındırır. Günümüzde en sık başvurulan yöntemlerden biri transrektal biyopsidir. Bu yöntemde ince bir biyopsi iğnesi rektum yani makat yoluyla prostat bezine yönlendirilir. Ultrason eşliğinde gerçekleştirildiği için hedeflenen bölgelere daha kolay ulaşılır. Pratik olması ve hızlı uygulanabilmesi nedeniyle uzun yıllar boyunca en çok tercih edilen yöntem olmuştur. Ancak bu tekniğin en önemli dezavantajı, rektumda bulunan bakterilerin prostat dokusuna ulaşabilmesi nedeniyle enfeksiyon riskinin diğer yöntemlere kıyasla daha yüksek olmasıdır.

Bir diğer yöntem ise transperineal biyopsidir. Bu teknikte iğne, perine adı verilen bölgeden yani testis ile anüs arasındaki yumuşak dokudan geçirilerek prostat bezine ulaşır. Transrektal biyopsiye göre daha az enfeksiyon riski taşıdığı için son yıllarda giderek yaygınlaşmaya başlamıştır. Ayrıca prostatın farklı bölgelerinden daha güvenilir örnekler alınabilmesine olanak tanır. Ancak bu yöntemin uygulanması sırasında çoğu zaman lokal anesteziye ek olarak daha ileri düzey anestezi gerekebilir.

Son yıllarda tıp teknolojisindeki ilerlemelerle birlikte füzyon biyopsisi ön plana çıkmıştır. Bu yöntemde, prostatın detaylı olarak görüntülenmesini sağlayan manyetik rezonans (MR) incelemesi ile şüpheli bölgeler önceden tespit edilir ve biyopsi sırasında ultrason görüntüleriyle birleştirilir. Böylece biyopsi iğnesi doğrudan riskli görülen alanlara yönlendirilerek daha isabetli bir örnekleme yapılır. Hedefe yönelik olması sayesinde yanlış negatif sonuçların görülme olasılığı büyük ölçüde azalır. Bunun yanı sıra, yalnızca gerekli bölgelere odaklanıldığı için fazla sayıda örnek alınmasına gerek kalmaz ve bu da hastanın işlem sırasındaki konforunu artırır.

Prostat Biyopsisi Nasıl Uygulanır?

Prostat biyopsisi öncesinde hastanın uygun şekilde hazırlanması oldukça önemlidir. Biyopsiden önce hazırlık sürecinde, hastanın kullandığı kan sulandırıcı ilaçlar birkaç günlüğüne kesilebilir, çünkü bu ilaçlar işlem sırasında kanama olasılığını artırır. Bunun yanında, olası enfeksiyonları önlemek amacıyla doktora danışılarak uygun antibiyotik tedavisine başlanır. Bazı durumlarda bağırsakların temizlenmesi amacıyla lavman yapılması da önerilir. Bu hazırlıkların tümü, biyopsinin daha güvenli ve sorunsuz geçmesini sağlamak için uygulanır.

İşlemin kendisi genellikle lokal anestezi altında yapılır. Bu sayede hastanın ağrı hissetmesi engellenir ve yalnızca hafif bir baskı ya da batma hissi duyulabilir. İnce ve özel bir iğne yardımıyla prostat dokusundan birden fazla örnek alınır. Çoğu zaman 10 ila 12 arasında örnekleme yapılır, ancak hastanın durumuna veya görüntüleme yöntemlerinde şüpheli görülen alanların sayısına göre bu sayı artırılabilir. Nadiren, özellikle çok kaygılı hastalarda ya da ağrı eşiği düşük olan kişilerde sedasyon veya genel anestezi tercih edilebilir.

Biyopsi işlemi oldukça kısa sürer. Ortalama 15 ile 20 dakika arasında tamamlanır ve genellikle herhangi bir komplikasyon yaşanmaz. İşlem sonrasında hasta bir süre gözlem altında tutulur, ardından aynı gün taburcu edilir. Bu yüzden prostat biyopsisi, genellikle hastanede yatış gerektirmeyen, aynı gün yapılıp tamamlanabilen günübirlik bir işlem olarak değerlendirilir.

 

prostat-biyopsisi

 

Prostat Biyopsisi Hangi Durumlarda Yapılır?

Prostat biyopsisi, her erkek hastaya rutin olarak uygulanan bir işlem değildir. Genellikle belirli bulgular veya risk faktörleri mevcut olduğunda, üroloji uzmanı tarafından gerekli görülürse yapılır. Bu yüzden biyopsi yapılmasına yönelik karar, yalnızca tek bir bulguya değil; hastanın genel klinik tablosuna, laboratuvar sonuçlarına ve görüntüleme incelemelerinden elde edilen verilere birlikte bakılarak verilir.

En sık karşılaşılan nedenlerden biri, yüksek PSA seviyeleridir. PSA, prostat bezinden salgılanan bir proteindir ve kanda ölçülür. Normalin üzerinde seyreden PSA değerleri her zaman kanser anlamına gelmez; iltihaplanma, enfeksiyon ya da iyi huylu prostat büyümesi de bu değerin yükselmesine neden olabilir. Ancak belirgin bir yükselme ya da PSA değerinde hızlı bir artış varsa, kanser olasılığını dışlamak için biyopsi yapılması gerekir.

Bir diğer önemli neden, rektal muayenede tespit edilen anormalliklerdir. Parmakla rektal muayene sırasında prostat bezinde düzensizlik, sertlik veya asimetrik büyüme fark edilirse, bu durum kanser şüphesi uyandırır ve biyopsi ile doğrulama yapılması gerekir.

Bunun yanı sıra, görüntüleme yöntemlerinde saptanan şüpheli alanlar da biyopsi yapılması için önemli bir gerekçe oluşturur. Özellikle prostat MR’ında ya da ultrason incelemesinde şüpheli odaklar görüldüğünde, bu bölgelerden biyopsi alınarak kesin tanı konulması amaçlanır.

Bunun yanı sıra, önceki biyopsi sonuçlarının belirsiz olması durumunda da tekrar biyopsi yapılabilir. Bazı hastalarda ilk biyopsi kanser tanısı koymaya yetmez ya da şüpheli hücre değişiklikleri saptanabilir. Bu durumda daha ileri inceleme için ek biyopsi örnekleri alınması gerekebilir.

Prostat Biyopsisi Sonrası

Prostat biyopsisi, kısa sürede tamamlanan ve çoğu zaman sorunsuz geçen bir işlemdir. Ancak her girişimsel işlemde olduğu gibi biyopsi sonrasında da bazı hafif şikâyetler görülebilir. Bu şikâyetler genellikle geçicidir ve birkaç gün içerisinde kendiliğinden kaybolur. En sık karşılaşılan durum, idrarda ya da menide kan görülmesidir. Biyopsi sırasında prostat dokusundan ince iğnelerle doku örnekleri alındığı için küçük kanamalar meydana gelebilir. Bu durum genellikle birkaç gün içinde azalır ve endişe verici değildir. Benzer şekilde idrar yaparken yanma hissi ya da hafif rahatsızlık da geçici olarak yaşanabilir.

Biyopsi sonrasında bazı hastalarda prostat bölgesinde hafif ağrı, batma ya da baskı hissi ortaya çıkabilir. Bu tür şikâyetler genellikle kısa süreli olur ve basit ağrı kesicilerle kolaylıkla giderilebilir. Nadiren de olsa işlem sonrasında enfeksiyon gelişme riski bulunmaktadır. Bu riski en aza indirmek için hastalara biyopsiden önce ve sonrasında koruyucu amaçla antibiyotik tedavisi uygulanır. Doktorun önerdiği antibiyotiklerin düzenli ve eksiksiz bir şekilde kullanılması, olası enfeksiyonların ortaya çıkmasını büyük ölçüde engeller ve iyileşme sürecinin daha rahat geçmesini sağlar.

Biyopsi sonrası dönemde hastaların birkaç 
hafta boyunca ağır egzersizden, uzun süreli ayakta kalmaktan ve cinsel ilişkiden kaçınmaları tavsiye edilir. Bol sıvı tüketmek, idrar yollarının temizlenmesine ve kanamanın daha hızlı düzelmesine yardımcı olur. Ayrıca işlem sonrası düzenli dinlenmek, iyileşme sürecini hızlandırır.

Her ne kadar çoğu hasta biyopsiyi sorunsuz atlatsa da, bazı durumlarda acil olarak doktora başvurmak gerekir. Özellikle yüksek ateş, şiddetli ağrı, idrar yapamama, aşırı kanama ya da genel durumda bozulma gibi belirtiler varsa vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Bu bulgular, ciddi enfeksiyon veya komplikasyonların habercisi olabilir ve erken müdahale gerektirir.

Prostat biyopsisi neden yapılır?

Prostat biyopsisi yapılmasının birkaç sebebi vardır. Bunlar; PSA (Prostat Spesifik Antijen) değerinin yüksek olması, parmakla rektal muayenede sertlik ya da düzensizlik saptanması, MR görüntülemede şüpheli lezyonların görülmesidir. Bu durumlarda prostat biyopsisi, kesin tanı koymak için uygulanır.

Prostat biyopsisi nasıl yapılır?

En yaygın yöntem transrektal ultrason (TRUS) eşliğinde yapılan biyopsidir. İnce bir iğne kullanılarak rektum (makat) yolundan prostat bezine ulaşılır ve farklı bölgelerden küçük doku parçaları alınır. İşlem çoğunlukla lokal anestezi ile uygulanır ve yaklaşık 10-15 dakika sürer.

Prostat biyopsisi ağrılı mıdır?

Hafif bir baskı veya iğne batması hissi olabilir. Ancak lokal anestezi sayesinde çoğu hasta biyopsiyi tolere edebilir. Bazı durumlarda sedasyon veya genel anestezi de kullanılabilir.
 

Prostat biyopsisi riskli midir?

Prostat biyopsisi güvenli bir işlemdir ancak bazı riskleri vardır. Bu riskler; hafif rektal kanama, idrarda veya menide kan görülmesi, idrar yapmada zorluk ve nadiren enfeksiyondur.

Prostat biyopsisi sonrası ne kadar sürede iyileşilir?

Çoğu hasta aynı gün normal aktivitelerine dönebilir. İdrarda ve menide birkaç hafta kan görülebilir.

Prostat biyopsisi sonucunu almak ne kadar sürer?

Alınan doku örnekleri patoloji laboratuvarında incelenir. Sonuçların çıkması genellikle 7-10 gün sürebilir.

Prostat biyopsisi sonucu nasıl değerlendirilir?

Patolog, hücrelerde kanser olup olmadığını inceler. Eğer kanser bulunursa, Gleason skoru ile kanserin agresifliği belirlenir.
 

Prostat biyopsisi yaptırmadan prostat kanseri anlaşılır mı?

PSA testi, parmakla muayene ve MR gibi yöntemler kanser şüphesi uyandırabilir. Ancak kesin tanı yalnızca biyopsi ile konur.

Prostat biyopsisinden önce nelere dikkat edilmelidir?

Doktorun biyopsi öncesi verdiği reçete düzenli bir şekilde kullanılmalıdır.

Prof. Dr. Sinan Sözen

Üroloji Uzmanı • Üroonkoloji & Laparoskopik/Robotik Cerrahi

Prof. Dr. Sinan Sözen

Böbrek ve Prostat Kanserleri, Testis Kanseri, Laparoskopik/Robotik Cerrahi, Böbrek Taşı Tedavileri

Prof. Dr. Cenk Yücel Bilen

Üroloji Uzmanı • Üroonkoloji & Minimal İnvaziv Cerrahi

Prof. Dr. Cenk Yücel Bilen

Böbrek, Prostat ve Mesane Kanserleri, Laparoskopik/Robotik Cerrahi, Taş Hastalıkları

Prostat MR Füzyon Biyopsi

Prostat kanseri tanısında MR füzyon biyopsisi birçok avantaj sağlar. Hastanede yatışta kısalık, uygulama kolaylığı, tanı...

Prostat Nedir?

Prostat, Leğen kemiğinde bulunan idrar kesesinin altında idrar kesesinin çıkışını çevreleyip saran bir salgı bezidir. Pr...

Lokalize Prostat Kanseri

Lokalize prostat kanseri prostatta sınırlıdır. Vücudun başka bölümlerine yayılma durumu yaşanmaz. Tümör boyutuna ve yerl...